Turizm

Maldivlilerce Başlatılan Turizm
UNDP’den (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) bir uzman, 1971’den önce hükümete rapor vererek turizmin Maldivler’de asla başarılı olamayacağını, zira ülkede hiç tesis ve altyapı olmadığını bildirdi.

Ancak, tesadüfen ülkedeki turizm sektörünün öncüleri olan üç genç adama kimse bundan bahsetmedi. Bu üç kişiden bir tanesi olan ve Kolombo’daki Maldivler Elçiliğinde çalışan genç diplomat Ahmed Naseem, 1971 yılında İtalyan bir seyahat görevlisiyle tanıştı. Bu görevli, kendisinin ve arkadaşlarının yüzebileceği ve zıpkınla balık avlayabileceği el değmemiş adalar arıyordu. Naseem, bir yük gemisine binerek bu adamla birlikte Maldivler’e gitti ve adamı öncelikle M.U. Makiku ile, ardından da hükümetin tarım bakanlığına giderek Malé’deki Birleşmiş Milletler ofisinde çalışan ‘Champa’ Hussain Afeef ile tanıştırdı.

İtalyan, bu kişilere, kendilerine konaklayacak yer sağlamaları halinde 1972’de Maldivler’e gruplar getireceğini söyledi. Onlar da kaynaklarını birleştirerek gelen ilk grubu Malé’de, kendi evlerinde ağırladılar; İtalyan turistlerin istediği yemekleri pişirmeyi öğrendiler ve onlara adaları gezdirdiler.
Ardından, yerleşimin olmadığı bir ada olan Vihamanafushi’yi kiraya verdiler, bu adaya Hindistan cevizi ağaçlarının sazlarından 30 adet kulübe inşa ettiler ve 3 Ekim 1972’de, planlı şekilde gelen ilk grubu Kurumba (Dhivehi dilinde Hindistan cevizi anlamına gelen kelime) adı verdikleri tesiste ağırladılar. Sonunda, M.U.

Maniku, Kurumba’nın yanı sıra diğer birçok tesisi işleten Universal Resorts’un Başkanı oldu;  Hussein Afeef ise turizm gelişiminde hâlâ hayati bir güç. Ahmed Naseem, tesislerin işletilmesi ve tanıtımının yapılması için Crescent Turizm Acentesi’nin kurulmasında Başkan Ibrahim Nasir’e destek oldu.

1973 yılında ağırlıklı olarak İtalya’dan, İsveç’ten ve Almanya’dan gelen ziyaretçilerin sayısı toplamda 3.790’ı buldu ve 1978 yılına gelindiğinde, turizm gayri resmi bir girişim haline gelmişti; Avrupa’dan gelen varlıklı ziyaretçiler adalarda bulunan 26 adet tesiste konaklıyordu ve Hindistan’dan gelerek Seylan üzerinden hippi yolunu takip eden ve güneşe tapan gençler, yerleşim olan adalardaki yerlilerin evinde konaklıyordu.
1978’de, sektörü ayakta tutmaya ve sektörün sosyal ve doğal ortam üzerindeki yıkıcı etkilerini azaltmaya yönelik düzenlemeler yürürlüğe girdi. Turistler, yalnızca kimsenin yaşamadığı, yerleşimin olmadığı adalarda bulunan tescilli tesislerde konaklayabiliyordu ve zıpkınla balık avlamak yasaklanmıştı. Gümrük vergileri ve göçmenlik kontrolleri yürürlüğe sokuldu. 1981’de uzun mesafeli uçuşlar için geçici havaalanının inşa edilmesiyle birlikte turizm de uçuşa geçti.

2007 yılına gelindiğinde tesislerin sayısı 89’a çıkmıştı. 2010’da, yerleşimin olduğu adalardaki bağımsız konukevlerinin gelişimini teşvik eden bir yasa çıkarıldı. Bu da, daha da fazla sayıda Maldivli’nin turizmden direkt olarak faydalanmasını ve bütçeleri ne olursa olsun tüm turistlerin Maldivler’e seyahat edebilmesini sağladı.

İnsanlar, Kültür ve Yerel Mutfak

Deniz ve din, yüzyıllar içerisinde Maldivlilerin kişiliğini şekillendirdi; bu insanlar, sağlam öz güvenleri ve kısıtlı kaynaklarla yaşama becerileri olan dini bütün adalılar haline geldi. Turizmden önce, halk balıkçılığa bağlı durumdaydı. Balıkçılığı gıdanın yanı sıra ticaret ve gelir kaynağı olarak da kullanırlardı. Balıklar güneşte kurutulur ve tütsülenmiş şekilde Seylan’a ihraç edilirdi.

Yüzyıllar içerisinde, Maldivliler çeşitli genetik ve kültürel etkilere maruz kaldı. İnsanların özelliklerinde ve kültürde Afrika, Arabistan, Endonezya ve Hindistan izleri görülebilir; bilhassa da tesislerde yapılan ve Afrika yankıları taşıyan Bodu Beru adlı davul dansında bu durum belirgindir. İslam’ın dini öğretileri, usullere ve geleneklere saygı duyulmasını sağladı ve insanların kadere güvenmesine önayak oldu.

Turizmden elde edilen daha yüksek gelirler sayesinde maddi olarak ulaşılabilen olanaklar ve modern iletişim araçlarına erişim imkanı sayesinde, Maldivliler, ülkenin refahına katkıda bulunmak için yurt dışında yüksek öğrenim görme şansı elde etti. 2008 anayasası, sıradan Maldivlileri siyasete katılmaya teşvik etti ve halkın hükümet ve dünya ilişkilerine oldukça fazla ilgi duymasına yol açtı.

Turizmle birlikte gelen refah, Maldivlilerin sade yaşam tarzlarını değiştirdi; mercan taşından yapılan kulübeler, yerini Maldivli mimarlar tarafından tasarlanan klimalı, on katlı apartmanlara bıraktı. Maldivlilerin çay içmek ve hedhikaa (baharatlı balıklı harçla doldurulmuş hamur işi atıştırmalık) yemek için uğradıkları köşe başı çay dükkanları ise, yerini hazır yiyecek servis eden kahve dükkanlarına bırakıyor.